Dünya nüfusunun hızla artması, buna bağlı olarak enerji ve hammadde tüketiminin büyük boyutlara ulaşması yakın bir gelecekte insanlığın ihtiyaçlarının nasıl karşılanabileceği sorunu teknikte çok ilerlemiş ülkelerin bile korkulu rüyası haline getirmiştir. Bu sorunun yanıtını arayan gelişmiş ülkeler, doğal maddelerin yerini alabilecek sentetik maddelerin üretilmesi için çalışmalarını hızlandırmışlardır.
Gelişmiş ülkelerin teknik becerilerinin bir ürünü olan bu çalışmaları bir başarı olarak alkışlasak bile, yapay bir maddenin yapımında doğal bir hammaddeden yararlanmanın zorunlu olduğu hiç kimse tarafından inkar edilemez. Demek ki, insanlık doğanın bize sunduğu kaynaklardan hiçbir zaman vazgeçemeyeceğine göre, yeni teknolojik gereksinmeleri karşılayabilecek daha çeşitli doğal hammaddeleri bulmaya yönelik çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Herkesçe bilindiği gibi, son yüzyılda ülkelerarası soğuk ve sıcak savaşların temelindeki nedenler ekonomiktir. Ülke ekonomileri ile doğrudan ilişkili olan doğal enerji ve hammadde kaynakları da bu savaşların gizli hedefleridir. O halde acı bir gerçektir ki, ilerlemiş ülkeler ileri teknolojilerinin sağladığı olanakları ile doğal zenginliklerini bitirdikten sonra veya bitirmeye yakın, teknolojide geri kalmış ve halen doğal zenginliklere sahip ülkelerle politik sürtüşmeye hatta savaşlara gireceklerdir/girmişlerdir.
Belki bir rastlantı olarak, belki de doğal zenginliklere sahip olmanın verdiği bir rahatlık sonucu günümüzde doğal kaynakları bol olan ülkeler teknikte geri kalmış toplulukları oluşturmaktadır. Doğada rastlantıya çok az bir şans tanırsak ikinci olasılık daha akla yatkındır.
Yerkabuğunun doğal kaynaklar bakımından halen zengin bölgelerinde bulunan gelişmemiş ülkeler ile teknolojide ilerlemiş ve doğal hammaddeye çok fazla gereksinim duyan gelişmiş ülkeler arasında, birbirlerine duydukları ihtiyaç bakımından, denge olduğunu kabul edersek (ki bu bir gerçektir), ülkelerarası bilimsel ve teknik dayanışma doğal kaynakların neden olduğu politik sürtüşmeleri ve savaşları büyük bir oranda azaltabilecektir/engelleyebilecektir.
Oluşan bu yeni ortamda, dünyadaki ve ülkemizdeki yatırımcı ve müteahhit kuruluşlar geleceklerini güven altına almak amacıyla enerji ve madencilik yatırımlarına yönelmişlerdir. Enerji alanında faaliyet gösteren birçok şirket aynı zamanda maden şirketi sahibi olmuş, ana faaliyet alanı maden olan birçok şirkette enerji şirketi sahibi olmuştur. Yani enerji ile madencilik sektörlerinin birleştiği ve ülkemizin en önemli iki sektörü olduğu söylenebilir. Dergimizde bu gelişen konjektüre uyum sağlamak amacıyla adını bir sonraki sayıda “ENERJİ & MADEN” olarak değiştirme kararı almıştır. Bu değişimle, enerji ve maden sektörlerine daha iyi hizmet edebileceğimizi düşünerek okuyucularımızın desteklerini de beklediğimizi belirterek, herkesi saygı ile selamlıyorum.
Saygılarımla,
Bize Ulaşın